1.1.
Göktürk Yazıtları
Göktürk yazıtlarının en meşhurları
Bilge Kaġan, Kültigin ve To(u)nyu(o)ku(o)k yazıtlarıdır[1].
Bunlardan Kültigin Yazıtı aralarında en az tahribata uğramış yazıttır ve doğu
cephesinde kırk, kuzey ve güney cephelerinde 13 satır ve batı tarafında Çince
yüzün sağında üç satır Orhun Alfabesi ile yazılı bulunmaktadır[2]. Ulan
Bator’un 360 km batısında, Koşo Çaydam’daki Orhun Vadisi’nde bulunan Kültigin
Abidesi, adından da anlaşılacağı üzere 731 yılında öldüğü söylenen Bilge
Kaġan’ın kardeşi Kültigin’in anısına dikilmiştir[3].
Bilge Kaġan Yazıtı ise 734 yılında
öldüğü düşünülen Bilge Kaġan namına[4], 735
yılında oğlu İçen tarafından diktirilmiştir[5].
Tıpkı Kültigin Yazıtı gibi batı yüzünde Çince yazıt vardır. Kuzey ve güney
yüzlerinde 15’er satır, doğu yüzünde 41 satırlık Orhun Harfleri ile yazılmış
kısımlar bulunmakta olan eser Kültigin Abidesi’nden yaklaşık bir kilometre
uzaklıktadır[6].
720-725 yılları arasında dikilmiş
olduğu düşünülen To(u)nyu(o)ku(o)k Abidesi[7] üç
taştan oluşmakta olup birinci taşta 35satır olduğu, ikinci taşta ise 27 satır
olduğu ve böylece toplamda 62 satırdan ibaret olduğu söylenmiştir[8]. Yine
Koşo Çaydam bölgesinde bulunan yazıt[9] diğer
ikisinin biraz daha doğuda, Tolo Irmağının yukarı taraflarında yer almaktadır[10].To(u)nyu(o)ku(o)k
Yazıtı, Bilge Kaġan ve Kültigin Yazıtlarından farklı olarak yana devrildiği
takdirde soldan sağa doğru yazılmıştır. Diğer taraftan Bilge Kaġan ve Kültigin
isimlerine rastlanmaması ayrıca dikkat çekicidir[11]. Bu
da muhtemelen daha ağırlıklı olarak II. Göktürk Devletinin İletirişKaġandan
Bilge Kaġana kadar olan aralığını işlediği şeklinde değerlendirilebilir.
Esasen
iki yazıtında çevresinde bir kompleks vardır. Bilge Kaġan ve Kültigin
Yazıtlarının etrafında surlar ve kurban merasimi gerçekleştirmek için inşa
edilmiş bir yapı ve Kültigin Yazıtı için doğuya doğru giden 3 kilometre, Bilge
Kaġan için ise 3 kilometreyi dahi geçtiği söylenen balbal sıraları mevcuttur. İki
anıtlığın da girişi doğuya doğru açılmakta ve ayrıca iki anıt da kaplumbağa[12]
kaide üzerine oturtulmuş bulunmaktadır[13].
İçerik
bakımından ise Bilge Kaġan ve Kültigin abideleri neredeyse birbiri ile aynıdır[14]. To(u)yu(o)ku(o)k
abidesi ise diğerlerine nazaran daha farklıdır[15]. Bilge
Kaġan, Kültigin ve To(u)yu(o)ku(o)k abidelerin bir değerlendirmesini yapmak
gerekirse içerikleri açısından hem siyaset-name
hem nasihat-name niteliğindedirler.
Özellikle arkadan gelen nesle nasihat veren bir üslubu ve konu örgüsü söz
konusudur. Diğer taraftan giriş kısmı denilebilecek kısmından sonuna kadar Türk
Kültür öğelerinin yansıdığı eserlerdir. Özellikle “Türk hâkimiyet anlayışı[16],
hükümdarın vazifelerini[17]gösterirken
I. Göktürk Devletinin yıkılış sebeplerini belirtmekle[18] de
bir tarih analizi özelliği taşır. Türk Devleti’nin kapsadığı sınırları da
bildirmekle beraber geleceğe yönelik fikirler beyan etmesi de ilgi çekicidir.[19]. Sözü
edilmiş olan abidelerin sadece kültür tarihi açısından değil siyasi tarih
açısından da gayet zengin olduğu Saadettin Gömeç’in bu abidelerin ifadeleri ile
Göktürk Tarihi’ni anlattığı eserine[20]
bakıldığında rahatlıkla fark edilebilir.
Öngin Yazıtı: Bir diğer Türk yazıtı
Saadettin Gömeçin de muhtemelen “ kapagan elteriş eline kılıntım” söyleminden ve pek çok yerde Kapagan, Elteriş,
Bilge isimleri geçtiğinden dolayı Orkun [21] gibi
VIII. Yüzyıla ait olduğunu söylediği ve Göktürk Yazıtları arasında zikrettiği Öngin Yazıtıdır[22].
1891 yılında Öngin Irmağı civarındaki Taramel yakınlarında bulunduğundan[23] dolayı
Öngin adıyla anılmaktadır[24].
Diğer taraftan yazıtın adına dikilmiş olduğu söylenen Işbara Tamgan Tarkan’ın,
A-shih-na hanedanından olduğunun belirtilmesi yazıtın tepesinde tıpkı Bilge
Kaġan ve Kültigin Abidelerinde olduğu gibi dağ keçisi tamgasının bulunmasını
açıklar niteliktedir[25].
Ülkemizde Talat Tekin[26] ve H.
N. Orkun[27]
tarafından çalışılmış olan yazıtta ana 12 satır olmakla beraber üst kısmında
ilave yedi satırla beraber toplam on dokuz satır bulunmaktadır[28].
Köl İç Çor Yazıtı: Göktürk yazıtları başlığı
altında zikredilmesi gereken bir diğer yazıt ise Tarduş lideri Bilge Köli
Çor’un mücadelelerinden bahsettiği söylenen ve 29 satırdan oluşan Köl İç Çor Yazıtı[29]
olmalıdır. Ulan Baturun 200 kilometre güneyinde, Ikhe-Khushotu isimli bölgede
olduğu bilinen eserin kahramanı Köli Çor’un Bilge Kaġan döneminde mi yoksa
Kapgan Kaġan döneminde mi öldüğü net değildir. Bununla birlikte yazıtın
dikildiği tarih de net olarak bilinmemekte olmakla birlikte[30] anıt
ve külliyesi üzerine bir eser vücuda getirmiş olan Osman Mert, yazıtın 720-725
yılları arasında dikilmiş olabileceğini söylemektedir[31]. Yazıtın
ismini Köl İç Çor olarak bildirmiş
olan Saadettin Gömeç, yazıtın Beş Balık Savaşları (714) hakkında bilgi verdiğini
söylemekle birlikte Köl İç Çor kelime
gurubunun Türklerde bir unvan olduğunu belirtir. Köl İç Çor ünvanlı görevlilerin ve Apa Tarkanların şadlara
yönetimde yardım etmek için atanankişiler olduğunun Saadettin Gömeç tarafından
söylemesi[32]
yazıtta Köli Çor’un bilge sıfatıyla zikredilmesini[33]
anlaşılır kılmaktadır. İlk defa W. Kotwicz ve A. Samoilovitch tarafından “Le
Monument Turcd'Ikhe-khuchotu en Mongolie Centrale” isimli makalede yayınlanmış
eser memleketimizde H. N. Orkun[34],
Osman Mert[35],
T. Tekin[36] tarafından işlenmiştir.
Bugut Yazıtı: Gerek kaplumbağa kaideye
oturtulmuş olması gerek bir anıt külliyesinin parçası olması hasebiyle şu ana
kadar hakkında bilgi verilmiş olan Türk yazıtlarının bir benzeri olan Bugut Yazıtı’nın[37] üç
yüzünün Soğd harfleriyle ve bir yüzünün Brahmi harfleri ile yazılı olduğu anıt
hakkında bahsedilenler arasındadır[38]. I.
Göktürk dönemine ait olduğu söylenen yazıtının Moğolistan’daki Bugut şehrine 10
kilometre mesafede olmasından dolayı, Bugut
ismi ile anıldığı işaret edilmiştir[39]. Esas itibari ile yazıt üç noktada ilgi
çekmektedir. Bunlar; ön yüzündeki kurttan süt emen çocuk motifi[40], Aşina
adının ilk Bugut Yazıtı’nda geçmesi[41], edebî
üslûb bakımından kendinden daha sonraki Bilge Kaġan ve Kültigin abidelerine
benzemesidir[42].
T.s. Dorjen tarfından bulunmuş ve Mahan Tigin’in ölümü üzerine dikildiği, onun
dönemindeki hadiseleri içerdiği ileri sürülmüştür[43]. Bugut Yazıtı’nın kendinden sonraki anıt
ve yazıtlar üzerinde gerek lisanî gerek mimarî açıdan bir örnek teşkil etmiş
olabileceği düşünülebilir.
Çoyr Yazıtı: İlteriş Kağan döneminde
dikilmiş olduğu öne sürülen[44], Çöyr
ya da Çoyren[45]
olarak da görülebilen bir diğer Göktürk yazıtıdır[46].
İsmini 15 kilometre Güney-Batısındaki Çöyr demiryolu istasyonundan almış olduğu
düşünülen yazıtın Urga Kalgan yolunun doğusunda Sansar Ula dağının güney
eteklerinde bulunduğu zikredilmiştir[47]. Gömeç,
yazıtta ünlü vezir To(u)yu(o)ku(o)k’un nesebinin sayıldığını söylemiş ve
yazıtın altı satır oluğunu belirtmiştir[48].Özönder’in
yazıtta Kök Türk boy tamgasının bulunduğunu ve yazıtta ismi zikredilmiş olan ve
yazıtın adlarına dikilmiş olduğu düşünülen iki kişinin isimlerinin de tun ön adını taşıdığını söylemesi
önemlidir. Aynı makalede tun ön
adının Uygur ve Kök Türk tarihlerinde kağan çıkartan aileye mensup olan
kişilerde ve vezir konumundaki kişilerde görülmesi Gömeç’in ileri sürdüğü bu
fikri destekler niteliktedir.[49]H.
Namık Orkun’un eserinde Çoyr Yazıtı’na dair her hangi bir bilgi bulamadık.
Ancak Çoyr yazıtına çok benzeyen başka bir yazıt bulunmuştur. Benzerlikten
dolayı iki yazıtın aynı olduğunu zannetmek yanılgısına düşülmemelidir. Özönder[50] ve
Gömeç[51]tarafından
Çöyr Yazıtı’nın yeri hususunda verilen bilgilerin Orkun tarafından Bir Baba Yazıtı’nın yeriyle ilgili
verilen bilgilerle örtüştüğü fark edilmektedir. Diğer taraftan Özönder’in Çoyr Yazıtı’nın ilk kez 1936 yılında Malov
tarafından tercüme edilmiş olduğunu bildirmesi de Orkun’un “Bir Baba Yazıtı”
hakkında verdiği bilgilerle uyuşmaktadır. İki yazıtın da bir balbal/baba
üzerine yazılmış olması diğer bir benzeşmedir[52]. Tüm
benzerliklere rağmen, Özönder’in Çoyr Yazıtı’nın içeriği hakkında verdiği
transkripsiyon ve tercüme[53] ile
Orkun’un “Bir Baba Yazıtı” hakkında verdiği transkripsiyon ve tercüme[54]
zerre miskal örtüşmediği gibi konu benzerlikleri de bulunmamaktadır. Bu durumda
ya aynı bölgede yazılı iki farklı baba vardır ve ikisi de Mavlov tarafından
aynı yıl içinde tercüme edilmiştir ya da bahsi geçen yazıtlar aynı babanın
farklı yerlerindedir. Bunlardan birincisi akla daha yakın gelmektedir. Bu iki
farklı yazıtın Mavlov’un aynı eserinde yayınlanmış olması da mümkündür. Ancak
Mavlov’un eserine ulaşılamadığımızdan dolayı bu konuyu burada bırakmak yerinde
bir hareket olmalıdır.
Hoytu Tamır Yazıtları: Kazak bir
Türkolog tarafından keşfedilmiş olan ve ismini bulunduğu dağdan almış olduğu
zikredilen[55]Hoytu
Tamır Yazıtları da muhtemelen Göktürklere tabii olduğu söylenen[56]Tarduşlar[57]a ait
olmasından dolayı Gömeç tarafından Göktürk Yazıtları başlığı altına
yerleştirilmiştir[58]. Yazıtların
diğerlerinden en temel iki farkı söz konusudur. Bunlardan birincisi kayalar
üzerine yazılmış olmaları ve diğeri ise yazılarda kırmızı ve yeşil renklerin de
kullanılmış olmasıdır[59]. VIII. yüzyıla ait olduğu ve Göktürklerin
Beşbalık seferinden bahsettiği ileri sürülmüş[60] olan
eserde Bilge Kağandan sonra Tarduşlar üzerine Şad olan TarduşKöli Çor’un adının
geçtiği görülmekle birlikte bu Köli Çor ile yukarda bizzat adına ait bir kitabe
olan Köli Çor’un da aynı kişiler olduğu söylenmiştir[61]. İlk
defa Radloff tarafından neşredildiği söylenen[62] bu
yazıtların toplamda on parça olduğunu söyleyenler[63]
varsa da bunların sayısının daha sonra yirmi ikiye çıktığını söyleyenler de
vardır[64].
Sangun
Tarkan adlı bir Türk beyi adına dikildiği söylenen kitabede İl çor adıyla geçen
kişinin İlteriş ve Kapgan Kağanların kardeşi olduğu düşünülmüştür[65].
Uybat III adıyla bilinen yazıtın 1721 yılında daha yukarıda botanikçi olduğu
belirtilmiş olan Messerschmidt tarafından keşfedildiği bilinmekle birlikte
Uybat Nehrinin sol sahilinde, nehirden bir fersah mesafede olduğu yazıt
hakkında verilen bilgiler arasındadır[66].
Toplamda on yedi satıra sahip olan yazıtın[67] Türk
Kültür Tarihi açısından önemi “kara
budun” söyleminin geçmesidir. Diğer taraftan “kara budun… budunım üç oglım[a] bükmedim” [avam halk … kavmim üç
oğluma doyamadım] şeklinde geçen satırlar yöneticinin gözünde halkının oğulları
konumunda olduğunun en güzel delillerindendir[68].
[1] Bu durumu gözlemlemek için H.
Namık Orkun’un yukarıda zikredilmiş eserini inceleyiniz.
[2] Orhun, a.g.e., s. 19-55.
[3] İlhami Durmuş, “Arkeolojik
Kalıntı, Buluntu ve Yazılı Belgelere Göre KölTigin-Bilge Kağan Anıtlıkları ve
Bu Anıtlıklardaki Türk Kültür Unsurları”, Gazi
Türkiyat Dergisi, S. 1., Ankara 20017, s. 38.
[4] Tekin, a.g.e., s. 7-8.
[5] Gömeç, a.g.e., s. 65.
[6] Tekin, a.g.e., s. 7-8.
[7]Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, Hisar Kültür
Gönüllüleri Elektronik Metni, 2003, s. 6.
[8]Orkun, a.g.e., s. 99.
[9]Gömeç, a.g.m,s. 65.
[10]Orkun, a.g.e., s. 99.
[11]Gömeç, a.g.m., s. 65-66.
[12]Özellikle kaplumbağa kaide, bengü taş söylemi ile birlikte
düşünüldüğünde, yine taşların kalıcılığı yönündeki istek ve kaygı okunabilir.
Kaplumbağaların ortalama yaşam süresinin 100-120 olduğu göz önüne alınırsa
bahsedilen durum daha iyi anlaşılabilecektir. Bu hayvan cinsinin en yaşlısının
ise 250 yıl yaşadığı zikredilmiştir. Öyle görünmektedir ki Göktürkler
tarafından seçilen motif ve söylemler gelişi güzel bir şekilde ortaya
çıkmamıştır. Kaplumbağaların ortalama ömrü için bkz.: http://www.mavikusakhareketi.com/writeable/pdfler/TD_101_Pare_Kaplumbaga_Sorusu.pdf (05.12.2016); 2006 yılında ölen
ve ölmeden önce dünyanın en yaşlı kaplumbağası ünvanını taşıyan kaplumbağa için
bkz.: http://arsiv.ntv.com.tr/news/366348.asp (05.12.2016).
[13]Durmuş, a.g.m., s. 37-41.
[14]Abidelerin içerikleri için bkz.:
Orkun, a.g.e., s. 22-73.
[15]Ergin, a.g.e., s. 36-43.
[16]Tekin, a.g.e., s. 20, 22, 24.
[17]Orkun, a.g.e., s. 39, 43,.
[18]Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, Hisar Kültür
Gönüllüleri Elektronik Metni, 2003, s. 13-15.
[19]Tekin, a.g.e., s. 20, 22.
[20]Saadettin Gömeç, Kök Türk Tarihi, Düzeltilmiş İkinci
Baskı, Akçağ Yayınları, Ankara 1999, s. 6-105.
[21]Orkun, a.g.e., s. 127-128.
[22]Gömeç, a.g.m., s. 66.
[23]Erhan Aydın, “Öngin Yazıtı
Üzerine İncelemeler”, İlim Araştırmaları
Dergisi, S. 25, İstanbul 2008, s. 21.
[24]Orkun, a.g.e., s. 127.
[25]Aydın, a.g.m., s. 22.
[26]Talat Tekin, Orhon Türkçesi Grameri, İstanbul 2003, s.224-225.
[28]Gömeç, a.g.m., s. 66.
[29]Osman Mert, Köli Çor Yazıtı ve Anıt Mezar Kompleksi, Orta Doğu ve Orta
Asya-Kafkaslar Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları, Erzurum 2015, s. 104.
[30]Cihan Çakmak, “Aydın, Erhan,
Orhon Yazıtları (KölTigin, Bilge Kağan, Tonyukuk, Öngi, Küli Çor), Kömen Yay.,
Konya 2012, 208 s., ISBN: 978-975-6527-97-9”, Dil Araştırmaları Dergisi, S. 12, Bahar 2013, s. 295-296
[31]Mert, a.g.e., s. 104.
[32]Gömeç, a.g.m., s. 66.
[33]Orkun, a.g.e., s. 137.
[34]Aynı eser, s. 135-152.
[35]Mert, a.g.e., (eserin tamamı Köli Çor Yazıtı üzerinedir).
[36]Tekin, “Grameri”, s. 225.
[37]Takashi Osawa, “Moğolistandaki
Eski Türk Anıt ve Yazıtları Üzerine Yeni Bir Araştırma”, Türk Dilleri Araştırmaları Dergisi, C. 10, İstanbul 2000, s.
195-196.
[38]Cengiz Alyılmaz, Bugut Yazıtı ve
Anıt Mezar Külliyesi Üzerine”, Selçuk
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S.13, Konya 2003, s. 12-13.
[39]Gömeç, a.g.m., s. 67.
[40]Alyılmaz, a.g.m., s. 14.
[41]Osawa, a.g.m., s. 196.
[42]Süer Eker, “Orhon Yazıtları: İran
Dilleri İle İlk Temaslar ve Benzer Birkaç Öğe Üzerine”, III.
Uluslar Arası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Ankara
2010, s.326-327.
[43]Alyılmaz, a.g.m., s. 13.
[44]F. Sema Barutçu Özönder, “Çoyr
Yazıtı”, Modern Türklük Araştırmaları
Dergisi, Ankara 2006, III/3, s. 111.
[45]Erhan Aydın, “Moğolistan’daki
Runik Harfli Eski Türk Yazıtlarının Envanter Sorunları ve Bir Numaralandırma
Denemesi”, Eski Türkçeden Çağdaş
Uygurcaya, ed.: Aysima Mir Sultan, M. Tursun Aydın v.d., Konya 2015, s. 70.
[46]Gömeç, a.g.m., s. 67.
[47]Özönder, a.g.m.,s. 108.
[48]Gömeç, a.g.m., s. 67.
[49]Özönder, a.g.m., s. 110-11.
[50]
Özönder, a.g.m., s.108-109.
[51]
Gömeç, “Kaynakları”, s. 67.
[52]Orkun, a.g.e., 356-360; Özönder, “a.g.m.”, s. 109.
[53]Özönder, a.g.m., s. 113.
[54]Orkun, a.g.e., s. 356.
[56]Orkun, a.g.e., . s. 299.
[57]Ahmet Taşağılın verdiği bilgilere
bakıldığında Tarduşlar, Hiung-nulardan geldikleri belirtilmiş olan Töles
boylarından biri olarak gözükmektedir. Hem Doğu Göktürk hem atı Göktürk
topraklarında varlık gösterdikleri söylenmiştir. Diğer taraftan Töles boylarının
en güçlülerinden biri olduğu öne sürülmüş olmakla beraber İl Kağan döneminde iç
karışıklıklardan faydalanarak Doğu Göktürk hâkimiyetini ele geçirdikleri
bilinmektedir; Ahmet Taşağıl, Çin
Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları(M.ÖIII. – M.S. X. Asır), Gözden
Geçirilmiş Yeni Basım, İstanbul 2016,s. 58-61, 67, 96. Ayrıca İl Kağan
zamanındaki iç karışıklıklar ve sebepleri için bkz.: Ahmet Taşağıl, Göktürkler I-II-III, Ankara 2012, s.
79-85.
[58]Gömeç, a.g.m., s. 67.
[59]Orkun, a.g.e., s. 299.
[60]Gömeç, a.g.m., s. 67.
[61]Orkun, a.g.e., s. 299-300.
[62]Gömeç, a.g.m., s. 67.
[63]Orkun, a.g.e., s. 299-307; Gömeç, “a.g.m., s. 67.
[65]Gömeç, a.g.m., s. 67.
[66]Orkun, a.g.e., s. 553.
[67]Gömeç, a.g.m., s. 67.
[68]Orkun, a.g.e., s. 145.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder