20 Temmuz 2017 Perşembe

Bazı Türk Yazıtları Hakkında Bilgiler I

1.1. Göktürk Yazıtları
Göktürk yazıtlarının en meşhurları Bilge Kaġan, Kültigin ve To(u)nyu(o)ku(o)k yazıtlarıdır[1]. Bunlardan Kültigin Yazıtı aralarında en az tahribata uğramış yazıttır ve doğu cephesinde kırk, kuzey ve güney cephelerinde 13 satır ve batı tarafında Çince yüzün sağında üç satır Orhun Alfabesi ile yazılı bulunmaktadır[2]. Ulan Bator’un 360 km batısında, Koşo Çaydam’daki Orhun Vadisi’nde bulunan Kültigin Abidesi, adından da anlaşılacağı üzere 731 yılında öldüğü söylenen Bilge Kaġan’ın kardeşi Kültigin’in anısına dikilmiştir[3].
Bilge Kaġan Yazıtı ise 734 yılında öldüğü düşünülen Bilge Kaġan namına[4], 735 yılında oğlu İçen tarafından diktirilmiştir[5]. Tıpkı Kültigin Yazıtı gibi batı yüzünde Çince yazıt vardır. Kuzey ve güney yüzlerinde 15’er satır, doğu yüzünde 41 satırlık Orhun Harfleri ile yazılmış kısımlar bulunmakta olan eser Kültigin Abidesi’nden yaklaşık bir kilometre uzaklıktadır[6].
720-725 yılları arasında dikilmiş olduğu düşünülen To(u)nyu(o)ku(o)k Abidesi[7] üç taştan oluşmakta olup birinci taşta 35satır olduğu, ikinci taşta ise 27 satır olduğu ve böylece toplamda 62 satırdan ibaret olduğu söylenmiştir[8]. Yine Koşo Çaydam bölgesinde bulunan yazıt[9] diğer ikisinin biraz daha doğuda, Tolo Irmağının yukarı taraflarında yer almaktadır[10].To(u)nyu(o)ku(o)k Yazıtı, Bilge Kaġan ve Kültigin Yazıtlarından farklı olarak yana devrildiği takdirde soldan sağa doğru yazılmıştır. Diğer taraftan Bilge Kaġan ve Kültigin isimlerine rastlanmaması ayrıca dikkat çekicidir[11]. Bu da muhtemelen daha ağırlıklı olarak II. Göktürk Devletinin İletirişKaġandan Bilge Kaġana kadar olan aralığını işlediği şeklinde değerlendirilebilir. 
            Esasen iki yazıtında çevresinde bir kompleks vardır. Bilge Kaġan ve Kültigin Yazıtlarının etrafında surlar ve kurban merasimi gerçekleştirmek için inşa edilmiş bir yapı ve Kültigin Yazıtı için doğuya doğru giden 3 kilometre, Bilge Kaġan için ise 3 kilometreyi dahi geçtiği söylenen balbal sıraları mevcuttur. İki anıtlığın da girişi doğuya doğru açılmakta ve ayrıca iki anıt da kaplumbağa[12] kaide üzerine oturtulmuş bulunmaktadır[13].
            İçerik bakımından ise Bilge Kaġan ve Kültigin abideleri neredeyse birbiri ile aynıdır[14]. To(u)yu(o)ku(o)k abidesi ise diğerlerine nazaran daha farklıdır[15]. Bilge Kaġan, Kültigin ve To(u)yu(o)ku(o)k abidelerin bir değerlendirmesini yapmak gerekirse içerikleri açısından hem siyaset-name hem nasihat-name niteliğindedirler. Özellikle arkadan gelen nesle nasihat veren bir üslubu ve konu örgüsü söz konusudur. Diğer taraftan giriş kısmı denilebilecek kısmından sonuna kadar Türk Kültür öğelerinin yansıdığı eserlerdir. Özellikle “Türk hâkimiyet anlayışı[16], hükümdarın vazifelerini[17]gösterirken I. Göktürk Devletinin yıkılış sebeplerini belirtmekle[18] de bir tarih analizi özelliği taşır. Türk Devleti’nin kapsadığı sınırları da bildirmekle beraber geleceğe yönelik fikirler beyan etmesi de ilgi çekicidir.[19]. Sözü edilmiş olan abidelerin sadece kültür tarihi açısından değil siyasi tarih açısından da gayet zengin olduğu Saadettin Gömeç’in bu abidelerin ifadeleri ile Göktürk Tarihi’ni anlattığı eserine[20] bakıldığında rahatlıkla fark edilebilir.
            Öngin Yazıtı: Bir diğer Türk yazıtı Saadettin Gömeçin de muhtemelen “  kapagan elteriş eline kılıntım”  söyleminden ve pek çok yerde Kapagan, Elteriş, Bilge isimleri geçtiğinden dolayı Orkun [21] gibi VIII. Yüzyıla ait olduğunu söylediği ve Göktürk Yazıtları arasında zikrettiği Öngin Yazıtıdır[22]. 1891 yılında Öngin Irmağı civarındaki Taramel yakınlarında bulunduğundan[23] dolayı Öngin adıyla anılmaktadır[24]. Diğer taraftan yazıtın adına dikilmiş olduğu söylenen Işbara Tamgan Tarkan’ın, A-shih-na hanedanından olduğunun belirtilmesi yazıtın tepesinde tıpkı Bilge Kaġan ve Kültigin Abidelerinde olduğu gibi dağ keçisi tamgasının bulunmasını açıklar niteliktedir[25]. Ülkemizde Talat Tekin[26] ve H. N. Orkun[27] tarafından çalışılmış olan yazıtta ana 12 satır olmakla beraber üst kısmında ilave yedi satırla beraber toplam on dokuz satır bulunmaktadır[28].
            Köl İç Çor Yazıtı: Göktürk yazıtları başlığı altında zikredilmesi gereken bir diğer yazıt ise Tarduş lideri Bilge Köli Çor’un mücadelelerinden bahsettiği söylenen ve 29 satırdan oluşan Köl İç Çor Yazıtı[29] olmalıdır. Ulan Baturun 200 kilometre güneyinde, Ikhe-Khushotu isimli bölgede olduğu bilinen eserin kahramanı Köli Çor’un Bilge Kaġan döneminde mi yoksa Kapgan Kaġan döneminde mi öldüğü net değildir. Bununla birlikte yazıtın dikildiği tarih de net olarak bilinmemekte olmakla birlikte[30] anıt ve külliyesi üzerine bir eser vücuda getirmiş olan Osman Mert, yazıtın 720-725 yılları arasında dikilmiş olabileceğini söylemektedir[31]. Yazıtın ismini Köl İç Çor olarak bildirmiş olan Saadettin Gömeç, yazıtın Beş Balık Savaşları (714) hakkında bilgi verdiğini söylemekle birlikte Köl İç Çor kelime gurubunun Türklerde bir unvan olduğunu belirtir. Köl İç Çor ünvanlı görevlilerin ve Apa Tarkanların şadlara yönetimde yardım etmek için atanankişiler olduğunun Saadettin Gömeç tarafından söylemesi[32] yazıtta Köli Çor’un bilge sıfatıyla zikredilmesini[33] anlaşılır kılmaktadır. İlk defa W. Kotwicz ve A. Samoilovitch tarafından “Le Monument Turcd'Ikhe-khuchotu en Mongolie Centrale” isimli makalede yayınlanmış eser memleketimizde H. N. Orkun[34], Osman Mert[35], T. Tekin[36]  tarafından işlenmiştir.
            Bugut Yazıtı: Gerek kaplumbağa kaideye oturtulmuş olması gerek bir anıt külliyesinin parçası olması hasebiyle şu ana kadar hakkında bilgi verilmiş olan Türk yazıtlarının bir benzeri olan Bugut Yazıtı’nın[37] üç yüzünün Soğd harfleriyle ve bir yüzünün Brahmi harfleri ile yazılı olduğu anıt hakkında bahsedilenler arasındadır[38]. I. Göktürk dönemine ait olduğu söylenen yazıtının Moğolistan’daki Bugut şehrine 10 kilometre mesafede olmasından dolayı, Bugut ismi ile anıldığı işaret edilmiştir[39]. Esas itibari ile yazıt üç noktada ilgi çekmektedir. Bunlar; ön yüzündeki kurttan süt emen çocuk motifi[40], Aşina adının ilk Bugut Yazıtı’nda geçmesi[41], edebî üslûb bakımından kendinden daha sonraki Bilge Kaġan ve Kültigin abidelerine benzemesidir[42]. T.s. Dorjen tarfından bulunmuş ve Mahan Tigin’in ölümü üzerine dikildiği, onun dönemindeki hadiseleri içerdiği ileri sürülmüştür[43]. Bugut Yazıtı’nın kendinden sonraki anıt ve yazıtlar üzerinde gerek lisanî gerek mimarî açıdan bir örnek teşkil etmiş olabileceği düşünülebilir.
            Çoyr Yazıtı: İlteriş Kağan döneminde dikilmiş olduğu öne sürülen[44], Çöyr ya da Çoyren[45] olarak da görülebilen bir diğer Göktürk yazıtıdır[46]. İsmini 15 kilometre Güney-Batısındaki Çöyr demiryolu istasyonundan almış olduğu düşünülen yazıtın Urga Kalgan yolunun doğusunda Sansar Ula dağının güney eteklerinde bulunduğu zikredilmiştir[47]. Gömeç, yazıtta ünlü vezir To(u)yu(o)ku(o)k’un nesebinin sayıldığını söylemiş ve yazıtın altı satır oluğunu belirtmiştir[48].Özönder’in yazıtta Kök Türk boy tamgasının bulunduğunu ve yazıtta ismi zikredilmiş olan ve yazıtın adlarına dikilmiş olduğu düşünülen iki kişinin isimlerinin de tun ön adını taşıdığını söylemesi önemlidir. Aynı makalede tun ön adının Uygur ve Kök Türk tarihlerinde kağan çıkartan aileye mensup olan kişilerde ve vezir konumundaki kişilerde görülmesi Gömeç’in ileri sürdüğü bu fikri destekler niteliktedir.[49]H. Namık Orkun’un eserinde Çoyr Yazıtı’na dair her hangi bir bilgi bulamadık. Ancak Çoyr yazıtına çok benzeyen başka bir yazıt bulunmuştur. Benzerlikten dolayı iki yazıtın aynı olduğunu zannetmek yanılgısına düşülmemelidir. Özönder[50] ve Gömeç[51]tarafından Çöyr Yazıtı’nın yeri hususunda verilen bilgilerin Orkun tarafından Bir Baba Yazıtı’nın yeriyle ilgili verilen bilgilerle örtüştüğü fark edilmektedir. Diğer taraftan Özönder’in  Çoyr Yazıtı’nın ilk kez 1936 yılında Malov tarafından tercüme edilmiş olduğunu bildirmesi de Orkun’un “Bir Baba Yazıtı” hakkında verdiği bilgilerle uyuşmaktadır. İki yazıtın da bir balbal/baba üzerine yazılmış olması diğer bir benzeşmedir[52]. Tüm benzerliklere rağmen, Özönder’in Çoyr Yazıtı’nın içeriği hakkında verdiği transkripsiyon ve tercüme[53] ile Orkun’un “Bir Baba Yazıtı” hakkında verdiği transkripsiyon ve tercüme[54] zerre miskal örtüşmediği gibi konu benzerlikleri de bulunmamaktadır. Bu durumda ya aynı bölgede yazılı iki farklı baba vardır ve ikisi de Mavlov tarafından aynı yıl içinde tercüme edilmiştir ya da bahsi geçen yazıtlar aynı babanın farklı yerlerindedir. Bunlardan birincisi akla daha yakın gelmektedir. Bu iki farklı yazıtın Mavlov’un aynı eserinde yayınlanmış olması da mümkündür. Ancak Mavlov’un eserine ulaşılamadığımızdan dolayı bu konuyu burada bırakmak yerinde bir hareket olmalıdır.
            Hoytu Tamır Yazıtları: Kazak bir Türkolog tarafından keşfedilmiş olan ve ismini bulunduğu dağdan almış olduğu zikredilen[55]Hoytu Tamır Yazıtları da muhtemelen Göktürklere tabii olduğu söylenen[56]Tarduşlar[57]a ait olmasından dolayı Gömeç tarafından Göktürk Yazıtları başlığı altına yerleştirilmiştir[58]. Yazıtların diğerlerinden en temel iki farkı söz konusudur. Bunlardan birincisi kayalar üzerine yazılmış olmaları ve diğeri ise yazılarda kırmızı ve yeşil renklerin de kullanılmış olmasıdır[59].  VIII. yüzyıla ait olduğu ve Göktürklerin Beşbalık seferinden bahsettiği ileri sürülmüş[60] olan eserde Bilge Kağandan sonra Tarduşlar üzerine Şad olan TarduşKöli Çor’un adının geçtiği görülmekle birlikte bu Köli Çor ile yukarda bizzat adına ait bir kitabe olan Köli Çor’un da aynı kişiler olduğu söylenmiştir[61]. İlk defa Radloff tarafından neşredildiği söylenen[62] bu yazıtların toplamda on parça olduğunu söyleyenler[63] varsa da bunların sayısının daha sonra yirmi ikiye çıktığını söyleyenler de vardır[64].
            Sangun Tarkan adlı bir Türk beyi adına dikildiği söylenen kitabede İl çor adıyla geçen kişinin İlteriş ve Kapgan Kağanların kardeşi olduğu düşünülmüştür[65]. Uybat III adıyla bilinen yazıtın 1721 yılında daha yukarıda botanikçi olduğu belirtilmiş olan Messerschmidt tarafından keşfedildiği bilinmekle birlikte Uybat Nehrinin sol sahilinde, nehirden bir fersah mesafede olduğu yazıt hakkında verilen bilgiler arasındadır[66]. Toplamda on yedi satıra sahip olan yazıtın[67] Türk Kültür Tarihi açısından önemi “kara budun” söyleminin geçmesidir. Diğer taraftan “kara budun… budunım üç oglım[a] bükmedim” [avam halk … kavmim üç oğluma doyamadım] şeklinde geçen satırlar yöneticinin gözünde halkının oğulları konumunda olduğunun en güzel delillerindendir[68].



[1] Bu durumu gözlemlemek için H. Namık Orkun’un yukarıda zikredilmiş eserini inceleyiniz.
[2] Orhun, a.g.e., s. 19-55.
[3] İlhami Durmuş, “Arkeolojik Kalıntı, Buluntu ve Yazılı Belgelere Göre KölTigin-Bilge Kağan Anıtlıkları ve Bu Anıtlıklardaki Türk Kültür Unsurları”, Gazi Türkiyat Dergisi, S. 1., Ankara 20017, s. 38.
[4] Tekin, a.g.e., s. 7-8.
[5] Gömeç, a.g.e., s. 65.
[6] Tekin, a.g.e., s. 7-8.
[7]Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, Hisar Kültür Gönüllüleri Elektronik Metni, 2003, s. 6.
[8]Orkun, a.g.e., s. 99.
[9]Gömeç, a.g.m,s. 65.
[10]Orkun, a.g.e., s. 99.
[11]Gömeç, a.g.m., s. 65-66.
[12]Özellikle kaplumbağa kaide, bengü taş söylemi ile birlikte düşünüldüğünde, yine taşların kalıcılığı yönündeki istek ve kaygı okunabilir. Kaplumbağaların ortalama yaşam süresinin 100-120 olduğu göz önüne alınırsa bahsedilen durum daha iyi anlaşılabilecektir. Bu hayvan cinsinin en yaşlısının ise 250 yıl yaşadığı zikredilmiştir. Öyle görünmektedir ki Göktürkler tarafından seçilen motif ve söylemler gelişi güzel bir şekilde ortaya çıkmamıştır. Kaplumbağaların ortalama ömrü için bkz.: http://www.mavikusakhareketi.com/writeable/pdfler/TD_101_Pare_Kaplumbaga_Sorusu.pdf (05.12.2016); 2006 yılında ölen ve ölmeden önce dünyanın en yaşlı kaplumbağası ünvanını taşıyan kaplumbağa için bkz.: http://arsiv.ntv.com.tr/news/366348.asp (05.12.2016).
[13]Durmuş, a.g.m., s. 37-41.
[14]Abidelerin içerikleri için bkz.: Orkun, a.g.e., s. 22-73.
[15]Ergin, a.g.e., s. 36-43.
[16]Tekin, a.g.e., s. 20, 22,  24.
[17]Orkun, a.g.e., s. 39, 43,.
[18]Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, Hisar Kültür Gönüllüleri Elektronik Metni, 2003, s. 13-15.
[19]Tekin, a.g.e., s. 20, 22.
[20]Saadettin Gömeç, Kök Türk Tarihi, Düzeltilmiş İkinci Baskı, Akçağ Yayınları, Ankara 1999, s. 6-105.
[21]Orkun, a.g.e., s. 127-128.
[22]Gömeç, a.g.m., s. 66.
[23]Erhan Aydın, “Öngin Yazıtı Üzerine İncelemeler”, İlim Araştırmaları Dergisi, S. 25, İstanbul 2008, s. 21.
[24]Orkun, a.g.e., s.  127.
[25]Aydın, a.g.m., s. 22.
[26]Talat Tekin, Orhon Türkçesi Grameri, İstanbul 2003, s.224-225.
[28]Gömeç, a.g.m., s. 66.
[29]Osman Mert, Köli Çor Yazıtı ve Anıt Mezar Kompleksi, Orta Doğu ve Orta Asya-Kafkaslar Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları, Erzurum 2015, s. 104.
[30]Cihan Çakmak, “Aydın, Erhan, Orhon Yazıtları (KölTigin, Bilge Kağan, Tonyukuk, Öngi, Küli Çor), Kömen Yay., Konya 2012, 208 s., ISBN: 978-975-6527-97-9”, Dil Araştırmaları Dergisi, S. 12, Bahar 2013, s. 295-296
[31]Mert, a.g.e., s. 104.
[32]Gömeç, a.g.m., s. 66.
[33]Orkun, a.g.e., s. 137.
[34]Aynı eser, s. 135-152.
[35]Mert, a.g.e., (eserin tamamı Köli Çor Yazıtı üzerinedir).
[36]Tekin, “Grameri”, s. 225.
[37]Takashi Osawa, “Moğolistandaki Eski Türk Anıt ve Yazıtları Üzerine Yeni Bir Araştırma”, Türk Dilleri Araştırmaları Dergisi, C. 10, İstanbul 2000, s. 195-196.
[38]Cengiz Alyılmaz, Bugut Yazıtı ve Anıt Mezar Külliyesi Üzerine”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S.13, Konya 2003, s. 12-13.
[39]Gömeç, a.g.m., s.  67.
[40]Alyılmaz, a.g.m., s. 14.
[41]Osawa, a.g.m., s. 196.
[42]Süer Eker, “Orhon Yazıtları: İran Dilleri İle İlk Temaslar ve Benzer Birkaç Öğe Üzerine”,  III. Uluslar Arası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Ankara 2010, s.326-327.
[43]Alyılmaz, a.g.m., s. 13.                                                                         
[44]F. Sema Barutçu Özönder, “Çoyr Yazıtı”, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, Ankara 2006, III/3, s. 111.
[45]Erhan Aydın, “Moğolistan’daki Runik Harfli Eski Türk Yazıtlarının Envanter Sorunları ve Bir Numaralandırma Denemesi”, Eski Türkçeden Çağdaş Uygurcaya, ed.: Aysima Mir Sultan, M. Tursun Aydın v.d., Konya 2015, s. 70.
[46]Gömeç, a.g.m., s. 67.
[47]Özönder, a.g.m.,s. 108.
[48]Gömeç, a.g.m., s. 67.
[49]Özönder, a.g.m., s. 110-11.
[50] Özönder, a.g.m., s.108-109.
[51] Gömeç, “Kaynakları”, s. 67.
[52]Orkun, a.g.e., 356-360; Özönder, “a.g.m.”, s. 109.
[53]Özönder, a.g.m., s. 113.
[54]Orkun, a.g.e., s. 356.
[56]Orkun, a.g.e., . s. 299.
[57]Ahmet Taşağılın verdiği bilgilere bakıldığında Tarduşlar, Hiung-nulardan geldikleri belirtilmiş olan Töles boylarından biri olarak gözükmektedir. Hem Doğu Göktürk hem atı Göktürk topraklarında varlık gösterdikleri söylenmiştir. Diğer taraftan Töles boylarının en güçlülerinden biri olduğu öne sürülmüş olmakla beraber İl Kağan döneminde iç karışıklıklardan faydalanarak Doğu Göktürk hâkimiyetini ele geçirdikleri bilinmektedir; Ahmet Taşağıl, Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları(M.ÖIII. – M.S. X. Asır), Gözden Geçirilmiş Yeni Basım, İstanbul 2016,s. 58-61, 67, 96. Ayrıca İl Kağan zamanındaki iç karışıklıklar ve sebepleri için bkz.: Ahmet Taşağıl, Göktürkler I-II-III, Ankara 2012, s. 79-85.
[58]Gömeç, a.g.m., s. 67.
[59]Orkun, a.g.e., s. 299.
[60]Gömeç, a.g.m., s. 67.
[61]Orkun, a.g.e., s. 299-300.
[62]Gömeç, a.g.m., s. 67.
[63]Orkun, a.g.e., s. 299-307; Gömeç, “a.g.m., s. 67.
[65]Gömeç, a.g.m., s. 67.
[66]Orkun, a.g.e., s. 553.
[67]Gömeç, a.g.m., s. 67.
[68]Orkun, a.g.e., s. 145.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Genel Türk Tarihi Hakkında Bilgi Veren Bazı Seyahatnameler

Fa Hsien Seyahatnamesi: Fa hisen 337-422 yılları arasında yaşadığı bilinen Çinli bir rahiptir. Üç ağabeyinin olduğu bilimekle beraber ağabe...