Fa
Hsien Seyahatnamesi: Fa hisen 337-422 yılları arasında
yaşadığı bilinen Çinli bir rahiptir. Üç ağabeyinin olduğu bilimekle beraber
ağabeyleri çok küçük yaşta ölmüştür. Babası hastalanıp ölüme yaklaştığında onu
Budist bir manastıra göndermiştir. Fa Hsien on yaşındayken babası hayatını
kaybetmiştir. Babasının ölümünden sonra amcası yalnız kalmış annesiyle
ilgilenmesi için manastırdan dönemsini istemişse de Fa Hsien’in bunu kabul
etmediği bilinmektedir. Manastırda hırsızlara karşı olan tutumu ise Fa Hsien’in
cesur bir karakterde olduğu gösterir[1]. Fa
Hisen’in bu cesaretini altmış yaşından daha yaşlı iken Çin’den yola çıkarak
Hindistana gidişinde[2]
görmek de mümkündür
400 yılında Çin başkentinden[3]
Hindistan’a hacı olmak için gitmiş Çinli bir Budist olduğu bildirilmiştir.[4].
Ancak onun hacı olmak amacından başka Çin’de karmaşık bir hal almış olduğu
bildirilen Budizmin aslını öğrenmek gibi bir amacının daha olduğu
zikredilmiştir[5].
Fa Hsien Chang-an’dan başlayarak Lan-zhou,Wuwei, Zhang-ye, Dun-huang, Çakılık,
Karaşar, Hoten, Kagılık, Ladak istikametlerini kat ederek Hindistan’a
ulaşmıştır[6]. 416
yılında Çin’e döndüğü bilinmektedir[7].
Fa Hsien’in siyasi hadiselere
gerekmedikçe yermemesi veseyahat notlarında çok fazla siyasi bilgiler
bulunmaması diğer Çinli seyyahlar gibi örtülü ajan olmadığını düşündürtebilir. Diğer
taraftan tarafsız bir eser olduğu da belirtilmiştir. Seyhat ettiği bölgelere
dair dinî ve iktisadî açıdan değerli bilgiler barındırmaktadır. Bunun yanısıra
gündelik hayata ve adetlere yönelik zengin bilgiler vermektedir. Gündelik hayata ve adetlere yönelik verdiği
bilgiler açısından kültür tarihi için kıymetli bir eser olduğu düşünlebilir[8].
Diğer yandan geçtiği bölgelerdeki efsanelerden de bahsetmiş olması eseri ayrı
bir önem katmış olmalıdır[9].
Eser üzerine ilk
çalışma tarafımızdan ulaşılabldiği kadarıyla Abel Ramusad’ın 1836 yılında
gerçekleştirdiği Fransızca çevirisidir. Eserin tam adı Foé Koué Ki, ou Relations des
royaumes bouddhiques: voyage dans la Tartarie, dans l’Afghanistan et dans
l’Inde, exécuté, à la fin du IVe siècle, par Chy Fa Hian’dır.
1887 yılında Herbert A. Gilles tarafından Record of the Buddhistic Kingdoms adıyla
İngilizce’ye, 1975 yılında Nagasawa Kazutoshi tarafından宋雲行紀adıyla Japonca’ya,
2004 yılında Max Deeg arafından Das Gaoseng-Faxian-zhuan als religions geschichtliche
Quelle: mit Übersetzung der Texte adıyla Almancaya çevirildiği bilinmektedir[10]. Seyahatname
üzerine en önemli çalışmalardan biri Zang Xun açıklamalı metin neşridir[11]. Eserin
Doğu Türkistan ile ilgili kısmının çevirisi Kürşad Yıldırım tarafından
gerçekleştirilmiş ve Tarih İncelemeleri
Dergisi’nin XV. cildinin 1. Sayısında yayınlanmıştır. Eserin 1080 yılından
kalma Ch’ung-ning-wan-shou isimli,
1112 yılından kalma P’i-lu Ta-tsang isimli,
1132 yılından kalma Szu-hsi-yüan-chüeh isimli
1225-27 tarihli Ch’i-sha-tsang isimli
toplan dört Çince nüshası vardır. Japonya’da da saklanan nüshalarının var
olduğu bunlardan ise Kyoto Şehri nüshasının önemli olduğu belirtilmiştir[12].
Hsüan
Tsang (Xuan Zang) Seyahatnamesi: Hsüan Tsang 629-645
yılları arasında Çin’den Hindistan’a seyahat eden Çinli bir Budist rahiptir[13]. Hsüan
Tsang’ın doğum tarihi konusunda kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte[14] 603
yılında Ho-nan Eyaleti’ndeki Ch’in Liu’da doğduğunu söyleyenler de vardır[15]. Küçük
yaşta Lo-yang’daki Budist tapınağına gitmeye başladığı ve Budizmi burada
öğrendiği, eğitimine Budizmin anavatanı niteliğinde olan Hindistan’da devam
etme isteğinin yetkililerce geri çevirilmesinden sonra 629 yılında Çin’den
gizli kaçtığı bilinmektedir. Hindistan’a olan yolculuğunun on altı yıl sürdüğü
zikredilmiştir. Memleketine geri dönmeyi başarmış olan Hsüan Tsang’ın dönüşünde
imparatora sunduğu Batı Bölgeleri
Kayıtları isimli rapor burada bahsedilmekte olan Hsüan Tsang
Seyahatnamesini oluşturmuştur[16]. Hsüan
Tsang’ın biyografisi talebesi Huei-li tarafından yazılmış ve 665 yılı
dolaylarında Yents’ung tarafından tamamlanmıştır. Çince başlığı “Ta-Tse-en-sse
San-tsang fa-schi Tschuan” olduğu bilinen eser onuncu yüzyılın başında Uygur
Türkçesine çevrilmiştir[17].
Hsüan Tsang’ın seyahatnamesi
Çin’nden Hindistana kadar olan sahayı detaylı şekilde anlatması, Batı
Göktürkleri, Kuşanlar gibi önemli devletlerden detayla bahsetmesi[18] ve
Kuça, Kaşgar, Taşkent, Turfan, Aksu önemli Türk bölgelerinden bilgiler
bulunması[19]
açısıyla Türk Tarihi için önem arz etmektedir. Tüm bunlarla birlikte Hsüan
Tsang’ın gittiği yerlerdeki toplulukların idari yapısı, üretim biçimleri gibi konularda anlaşılamayan detaylı
notları ve seyahat notlarını rapor halinde Çin İmparatoru Tai-zong’a sunması
onun bir seyyah ya da hacı olmasıyla birlikte bir casus da olamsının göz ardı
edilmemesini doğurmalıdır. Eser Özellikde Batı Göktürkleri lideri Tong Yabgunun
sarayı, teşkilatı ve Göktürk adetleri, merasileri hakkında verdiği bilgilerden
dolayı Göktürk tarihi hakkında ayrıca önem taşır. Eserden faydalananlar
arasında meşhur Türkolog E. Chavannes, Soğdlar ve Göktürkler üzerine
çalışmaları olan Japon tarihçi Masao Mori, Kuşan tarihi ile ilgilenen A. K. Narain
bulunmaktadır. Eserin British Museum ve Paris’e dağılmış durumda olan
Dunhuang nüshası, Gaoli Nüshası, Kuzey ve Güney Song dönemlerinde oluşturulmuş
nüshası ve Ming Nüshası mevcuttur. Bunlardan başka Yongle ve Jiaqing nüshalarının
varlığı da bilinmektedir[20]. “S.
Julien Memoires sur les Countries
Occidentales par Hiouen-thang, Paris 1857” künyeli eserinde işlemiştir[21].
Kao
Chü-huei Seyahatnamesi: İpek Yolunun tamamı üzerine politik
ve ticari bir hakimiyet kurmayı devletin en önemli politikası haline getiren
Kao-tsu (892-942) tarafından 938 yılında Hotan Krallığına elçi olara gönderilen
Kao Chü-huei’nin seyahat notları X. Yüzyıl Türkistan tarihi için önemlidir. Kao
Chü-huei, Kan-chou-Shu Chou güzergâhını kullanarak Hotan’a ulaşmıştır.
Seyahatnamesi X. Yüzyılda Türkistan’ın küçük krallıkları ve bunların İpek Yolu
için birbiri ile olan mücadeleleri ile ilgili bilgiler barındırır. Kao
Chü-huei’nin elçiliğinin sonucunda Hotan ve Çin arasında politik ilişkiler gelişmiştir.
İpek Yolu güzergahındaki bölgelerin etnik ve politik durumu, tarihi coğrafyası
ve kültür meseleleri hakkında bilgiler içerir. Kao Chü-huei’nin bir elçi olması
onun diplomatik karakterini işaret ederek politik fikir ve gözlemlerinin
kalitesini arttırırken devlete bağlı bir elçi olması da göz önüne alınmalıdır.
Fa-Hsien kadar tarafsız olamayacağı tahmin edilebilir[22].
Wang
Yen-te Seyahatnamesi: Wang Yen-te’nin 981 yılında Sung
İmpraratoru T’ai Tsung tarafından Kao-chang Uygurlarına gönderilen bir elçi
olduğu söylenmiştir[23]. Wang
Yen-te’nin Ta-Ming şehrinde dünyaya geldiği bilinmekte olup Çin Devletinde pek
çok memuriyetler ifa ettiği bilinmektedir. Kung-feng-kuan
(yani İmparatorun hizmet görevilisi) makamına kadar çıkmış olduğu
bilinmektedir. Bu memuriyetin beşinci ya
da altıncı derece bir memuriyet olduğu bilinmketedir ki. 979 yılında Çin’e
gelen Kaoch’ang Uygurlarının elçi heyetine bir mukabele olarak Yen-te ve Po
Hsiung’u göndermiştir. Elçilik heyeti 985 yılında döndükten sonra Yen-te Hsi-chou’ya Seyahatin Hikayesi isimli
eserini kaleme almış (ki seyahatnamesi budur), Ch’ung-i fu-shih ünvanı ile taltif edilmiş ve Yü-ch’u’ ya başkan olarak atanmıştır. Bunlardan birincisinin
ibadetler bürosu başkan yardımcılığı olduğu zikredilmiş olduğu gibi ikincisinin
de saray mutfağı olduğu bilinmektedir[24].
Seyahatbamenin X. yüzyıl Uygurlarının
gelenek ve görenekleri ile, şahıs isimleri ve coğrafya isimleri ile ilgili
önemli bilgiler naklettiği bilinmektedir. Özellikle halkın günlük hayatlarına
dair bilgiler vermiş olduğunun söylenmesi önemlidir[25]. Seyahatnamenin
esas nüshasının mevcut olmadığı Özkan İzgi tarafından belirtilmiş olmakla
birlikte bugün mevcut bulunan nüshalardan birinin dayandığı eser Shih Lu (gerçek kayıtlar) olduğu
belirtilmiştir. Buradan Kuo-Shih
(Milli Tarih)’e geçmiş olduğu ve bugün kullanılabilir olan metnin ise Kuo-Shih’e dayanılarak yazılmış olduğu
söylenen Hui-ch’u ch’ien-lu’dur.
Seyahatname Batı ilime alemine ilk defa 1677 yılında Claude de Visdelov
tarafından tanıtılmış, 1846 yılında ziyadesiyle hatalı olmasına rağmen
Stanislas Juilen tarafından batı
dillerine çevrilmiştir. Diğer bir önemli çalışma ise Wang Kou-Wei’nin hem Sung-Shih hem de Hui-ch’u ch’ien-lu nüshasına dayanarak, karşılaştırmalı
edisyonudur. Bu eserin özel isimlere ayrı bir önem vermiş olması çalışmayı
orjinalleştirirken coğrafya isimlerine önem vererek kendini özelleştiren diğer
bir çalışma da Ting Chien’in çalışmasıdır. Seyhatnameyi Z. Velidi Togan’ın 1969
dolaylarında tercüme ettiği bilinmesine rağmen ölümü üzerine yayınlanamamış
olduğu bilinmektedir. Haricen, E. Chavannes (1878 sonları), J. M. De Grood,
Bahaeddim Ögel tarafından faydalanıldığı ve Özkan İzgi Tarafından Türkçeye
tercüme edildiği bilinmektedir[26].
Yeh-lü
Ch’u-tsai Seyahatnamesi: Yeh-lü Ch’u-tsai 1189[27] ya
da 1190 yılında Yan memleketinde doğmuştur. Groussed, Yeh-lü Ch’u-tsai’nin
Çinlileşmiş bir Moğol olduğunu bildirirken[28]
Denis Sinor, Yeh-lü Ch’u-tsai’nin yönetici boyu olan Yeh-lü boyuna mensub olduğunu belirtmiştir[29]. Kendisinin
Konfiçyüs felsefe üzerine eğitim aldığı, yetenekli bir astronom olduğu,
coğrafya ve aritmatikte de bilgili olduğu bilinmektedir. Pekin’n Moğollarca ele
geçirilmesinden önce Curçen hükümetinde devlet memuriyetinde bulunduğu
bilinmektedir[30].
Seyahatnamesi dışında arkadaşlarına yazdığı mektuplarının da tarih açısından
kaynak niteliğinde olduğu belirtilmiştir[31]
Yeh-lü, Cengiz’in 1215 Pekin
kuşatmasında esir olarak alınmış ve kısa süre sonra Cengiz Han tarafından
yetenekleri öğrenilerek yüksek memuriyetlere getirilmiştir. Cengiz Han’ın
müşavirliğini yaptığı bilinmekle beraber[32] onun
oğlu Ögedey zamanında da baş vezir olduğu kaydedilmiştir[33].
Yeh-lü’nün Cengiz Han’ın Harzmşah Devletini yıkacak olduğu batı seferleri
esnasında Cengizin yanında olduğu bilinmektedir[34]. Yeh-lü’nün
gittiği her şehir hakkında tutmuş olduğu notlarından[35] Hsi Yo
Lu (Batı Seyahatleri Hakkında Raporlar) isimli seyahatnamesi oluşmuştur.
Seyahatnamesi Beşbalık, Hua-Chou (Kao-ch’ang), Hotan, Almalık, Talaş, Kuça gibi
önemli İpek Yolu merkezleri hakkında notlar barındırmaktadır[36]. Seyahatnamesinin
şiirleri bünyesinde barındırması[37]
esere orjinallik katmaktadır. Seyahatname Budist seyyahların geçmediği
şehirlerin hakkında bilgiler bulundurması açısından da önemlidir. Daha çok
Moğol Tarihi ile ilgili bir kaynak olsa da Türk şehirlerinden bahsetmesi[38]
hasebiyle konuya eklenmiştir.
İbn
Fadlan Seyahatnâmesi: İbn Fadlan’ın Fars kökenli, Arap
olmayan bir mevali olduğu ve katip, diplomat ve İslam hukukunda eğitim almış
bir zat olduğu hakkında söylenenler arasındadır. Abbasi sarayında yüksek bir
memuriete sahip olduğu bilindiği gibi[39] Volga Bulgarları hanı Almış bin Şilki’nin
kendilerine İslamı öğretecek bir kişi ve camii ile bir kale yapımı için ödenek
isteklerini Abbasi halifesine ulaştırmasına müteakkip Volga Bulgarlarına
gönderilen elçi heyetine katılıp 921 yılında Bağdat’tan yola çıktığı bilinmektedir[40]. Fadlan’ın heyetteki din adamlarının
başkanlığını yapmak ve halifenin mektup ile hediyelerini hana vermekle
görevlendirildiği bilinmektedir. Bu yolculuk boyunca Fadlan’ın Hemedan, Rey,
Nişabur, Serahs, Mevr, Buhara gibi gayet önemli şehirlerde bulunmuş olduğu
zikredilmiştir[41].
İbn Fadlan’ın El-Rihle olarak da
bilinen Arapça eseri sadece Türk Tarihi için değil Rus tarihi için de özel ve
nadir bir yere sahiptir. Çünkü Ruslar hakkında da detaylı bilgiler içerdiği
zikredilmiştir[42]. Ancak Türk tarihi açısından Peçenekler,
Hazarlar, Oğuzlar ve Bulgarlar hakkında verdiği bilgiler ziyade önemlidir.
Üst-Yurd Oğuzlarının arasında bulunduğu ve hanlarının huzuruna çıktığı
bilindiği gibi Samanî topraklarında da kışaldığı bilinmektedir. Tüm bunlara
rağmen Fadlan’ın eserinde sadece gördüklerinin yazılmamış olma ihtimali söz
konusudur. Eserinin sonunda İbn el-fakih’in tarih eserinden, El Benâzicî’nin Türk Hint Çin Ülkelerinde Gördüklerim
isimli eserinden ve El-Mervezî’nin eserinden parçalar bulundurduğu
zikredilmiştir. Konuları abartmış
olduğu da eser ve müellif hakkında söylenenler arasındadır. Eserin Meşhed
nüshası, Velidi Togan neşri ve Sami Dehhan neşri olmak üzere üç nüshasının
olduğu bilinmektedir. Ibn Fadlan seyahatnamesi üzere üç önemli çalışma
mevcuttur. Bunlardan biri Ramazan Şeşen’in Türklerle ilgili kısımlarını
tercümesi, diğeri Z. V. Togan’ın Almanca çalışması ve Helmut Ritter’in
makalesidir[43].
Bunlar haricinde R. Nelson’un 2005 basımlı İngilizce çalışması[44]
zikredilmeğe değer bir çalışmadır.
Johan
de Plano Carpini Seyahatnamesi: 1245-47 dolaylarında
Moğollardan söz eden Carpini’nin hayatına yönelik bilgilerin sadece Fransisken
Tarikatı tarihçisi olduğu bilinen Waddin’in d’Avezac
isimli eserinde bulunduğu zikredilmiştir. Ergin Ayan bu eserden verilen
tarihlerden yola çıkarak Carpi’nin doğum tarihinin yaklaşık olarak 1182
olduğunu saptamıştır. Fransız menşeli olduğu zikredilmiş olan Carpini 16 Nisan
1245 yılında Moğollara elçilik vazifesiyle gönderilene kadar Köln, İspanya gibi
pek çok yerde Fransisken rahipleri adına pek vazife ifa etmiş bir tarikat
mensubudur. Franssisken Tarikatına gönülden bağlı olduğu ve samimi bir
Hristiyan olduğunu altmış beş yaşında olamsına rağmen Papa’nın Moğollara elçi
olarak gitmesine yönelik olan isteğini reddetmemiş olmasından anlaşılabilir. Carpini’nin
eserine kendi yazmış olduğu önsözden anlaşılcağı üzere Moğol toprakları
tarafına elçi olarak gönderilme sebebi Moğollar hakkında istihbarati malumat
elde etmek ve Avrupa topraklarına bir Moğol akını yapılması kararlaştırıldığı
taktirde önceden haber vermektir. Bunun yanında misyonerlik faaliyetlerini
yürütmüş olduğu da düşünülebilir. Carpini’nin 1247 dolaylarında döndüğü ve 1248
ve 1252 yılları arasında öldüğü düşünülmektedir[45].
Raymond Beazley’in eserinin
başlangıcındaki “On A Hitherto Unexamined Manuscript of John De Plano Carpini” başlıklı eklemede
belirtildiği gibi Carpini’nin seyahat raporu onun Historia Mongalorum isimli eserinin en son kısmıdır. Carpini’nin
eseri seyahat raporundan başka başlıklar da taşımaktadır. Eserdeki diğer sekiz
kısımdan daha değerli olduğu söylenen bu sonuncu kısmın uzun süre boyunca
sadece Petau nüshasında var olduğu
düşünlümüş ancak sonradan Corpus nüshasında da var olduğu farkedilmiştir[46].
Carpini’nin eserinin toplamda beş nüshası olduğu bilinmektedir. Önceden beyan
edilen ikisi hariç Colberto, Londra-Lumley ve Dupuy nüshaları bilinmeketedir.
Corpus nüshasının Corpus Christi College
Kütüphanesi’ndeki 181 numaralı bir mecmua içinde, Petau nüshası Leyden Üniversitesi Kütüphanesi’nde 104
numarası ile MS. Collection içinde,
Colbert nüshası Paris’de bulunan Bibliotheque
Nationale Kütüphanesi’nde, nüshalar arasında en kıymetsizi olarak
belirtilmiş olan Londra-Lumley nüshası ise Reg. 13 A. XIV kayıtlı olarak Britsh Museum içerisinde, Dupuy nüshası
ki Carpini’nin eseri üzerine ilk çalışmayı yapmış olduğu zikredilmiş olan
Hakluyt’un metninden bir kopya olarak zikredilmiş olmakla Royal Library of France içinde bulunmaktadır[47]. Diğer bir çalışma Friedrich Rich tarafından
Almanca’ya tercüme yoluyla yapılmıştır. Türkiye’de eseri Türkçeye çeviren Ergin
Ayardır. Eser özellikle Carpini’nin elçi gittiği dönem Moğol kağanı olan Güyük
Han devri için olmakla beraber Moğolların siyasi ve sosyal tarihini çalışmak isteyenler
için çok önemli bir kaynaktır[48].
Marco
Polo Seyahatnamesi: Marco Polo’nun hayatı hakkında bilgiler
kesinlik kazanmış değilse de 1254 yılında Venedik’te doğduğu düşünülmektedir.
Tüccar bir aileye mensup olduğu bilinen Marco Polo’nun babası Nicolo ve amcası
Matteo’nun İstanbul, Kırım, Saray bölgeleri arasında ticaret yapmışlardır.
1260-1269 yılları arasında babası ve amcasının Marco Polo ile olan seyahatleri
öncesinde de Pekin’e giderek Kubilay Hanla görüştükleri konu hakkında
bildirilenler arasındadır[49]. 1271
yılında meşhur seyahatine çıkıp 1295 yılında geri dönmüştür. Evli ve üç çocuk
babası olduğu bilinen Marco Polo seyahatinden döndükten sonra Cenova ve Venedik
Cumhuriyetleri arasında vuku bulan savaşa katıldığı bilinmektedir. 1298 Curzola
savaşında gemi kaptanlığı etmiş ve mürettebatıylaa beraber esir düşmüştür. 8
Ocak 1324 yılında öldüğü bilinmektedir[50].
İngilizce adı Travels of Marco Polo[51],
İtalyanca adı Il Millione olduğu
bilinen eseri bir seyahatname niteliğindedir[52]. Marco
Polo’nun seyahat namesi sadece Moğol coğrafyası üzerine değil çok çeşitli
coğrafyalar hakkında da bilgiler barındırmaktdır. Ermenistan, Gürcistan, Musul,
Tebriz, Bedehşan, Keşmir, Pamir[53],
Zipangu diye andığı Japonya[54] gibi
bölgelerden de eserinde bahsettiği bilinmektedir. Marco Polo, baba ve amcasıyla
beraber çıtığı seyahatine Ayas limanından başlayıp oradan Güney Doğu Anadolu’ya
gelmiştir. Güneydoğu Anadolu’dan İran’a geçmiş ve Tebriz, Yezd, Kirman,
Hürmüz’den geçerek Hindikuş Dağları hattından Orta Asya’ya girilmiştir. Güney
Takalamakan hattını takiben Kubilay Han’ın merkezine varılmıştır. 1275 yılında
Kubilay Han’ın huzuruna çıktıkları bilinmektedir[55]. Dönüşte ise deniz yolu ile Fo-kien limanından
çıkıp
Marco Polo’nun Kubilay Han, Kubilay
Han’ın eşlerini eşlerinin Kubilay Han’ın yanında oturma düzenine[56]
kadar detaylı bir şekilde anlatmıştır. Ayrıca Kubilay Han’ın sarayının mimari
detayları hakkında dahi bilgiler mevcuttur. Diğer taraftan kaan kavramından, Moğollarda festival ve bayramlardan[57]
bölgedeki yiyecek, içecek, bitkilere[58];
yaşam tarzından adetlerine, ekonomilerine ve yönetimlerine kadar olan alanda
bilgiler vermiştir[59].
Marco Polo’nun eserinin, esaret
hayatında tanıştığı Fransız soylusu Rustiçello tarafından Fransızca olarak
kaleme alındığı söylenmektedir. Bu Marco Polo’nun eserinin ilk kaleme
alınışıdır. 1299 yılında tamamlandığı bilinen ilk yazmanın Polo tarafından
Venedik’e getirildiği ve bugün için kayıp olduğu belirtilmiştir[60].
Eserin seksen beş adet el yazma nüshasının varolduğu bilinmektele birlikte en
önemli olanının Paris Kütüphanesi’ndeki nüshası olduğu belirtilmiştir[61].
Marco Polo’nun eserinin en erken basımlarından biri Ramusio’nun basımıdır.
Ramusio’nun 1559 basımı Marden’in 1818 yılındaki İngilizce çevirisinin zeminini
oluşturmuştur. Marden, eseri İngilizce Ramusio’nun İtalyanca basımından
çevirmiştir. Ancak Marco Polo seyahatnamesinin en önemli basımı eski Fransızca
olduğu bilinen The French Geographical
Society tıpkı basımıdır. Bu basım M.
Pauthier’in (o zamanın modern) Fransızca çevirisinde kullanılmıştır (1865). Diğer
önemli çalışmalardan biri Henry Yule’nin İngilizce tercümesidir. Henry Yule’nin
çok sayıda yazma nüsha inceleyerek 1886 yılında meşhur İngilizce çevrisini
gerçekleştirdiği bilinmektedir. Yule’nin çeviri en doğru çevirilerden biri
olarak kabul edilmiştir[62]. Eserin
Türk diline tercüme edilmesinin uzun zamandır ihmal edildiği söylenmiştir.
Türkçeye iki cilt halinde tercümesinin bulunduğu bilinmektedir. Fransızca La Découverte nüshasından çevrildiği
bilinmektetir. Birinci cildi Ergüden, II. cildi Z. Zühre tarafından
çevrilmiştir. I. cldinin 2003 yılında, II. cildinin 2004 yılında yayınlandığı
bilinmektedir[63].
İbn
Batuta Seyahatnamesi: Tam adı Ebû Abdullah Muhammed bin
Abdullah bin Muhammed bin İbrahim Levatî Tancî olan müellifin 25 Şubat 1304
yılında Fas’ın Tanca şehrinde doğmuştur. Berberî asıllı olduğu bilinen
Batuta’nın Arapça ve Farsçayı bildiği Türkçeyi anladığı söylenmiştir. Tüm
varlığını elinden çıakrıp Şeyh Kemâleddîn Abdullah Gârî’nin tekkesini girmiş
olduğu ve daima dervişane davrandığı hakkında bilinenlerdendir. 14 Haziran 1424
yılında hac niyeti ile yola çıktığı bilinmetkedir. Kuzey Afrika sahillerinden
İskenderiye’ye, oradan Kâhire’ye ve Mısır’a geçtiği bilnmektedir. Mısır ülkesi
için doğrudan Türk ülkesi söylemini kullanmış olması dikkati şayandır.
İstanbul’a da geldiği ve oradan Deşt-i Kıpçak bölgesine geçtiği, ticaret
yolları üzerinden Hazar’a kadar geldiği bilinmeketedir. Nihayet Çin’e kadar
vardığı bilinen seyyah Gırnata’ya da geçtiği bilinmektedir. 1353 yılı
dolaylarında Fas’a döndüğü ve seyahatinin bittiği bilinmektedir[64].
Battuta’nın eseri XIV. yüzyıl İslam
tarihi için olduğu gibi Türk tarihi içinde hayati bir kaynak olarak lanse
edilmiştir[65].
Ancak sadece İslâm ve Türk topraklarında bulunmamış istanbul, Mardin, Çin gibi
diğer pek çok sahada da bulunmuş olması hasebiyle bu bölgelerin tarihleri ile
ilgili de bilgiler barındırmaktadır ki Anadolu’daki bazı bölgeler hakkında da
bilgi mevcuttur[66].
Batuta’nın eserinde yazdığı her
şeyi kendi gözlemleri sonucu yazmadığı eser hakkındaki düşünülenler
arasındadır. Özellikle İbn Cüveyr’in etkisinde kalmış olduğu belirtildiği gibi
Cüveyr’in ve Bekrî’nin eserlerinden istikrazlarda bulunmuş olmasının muhtemel
olduğu eser üzerine yapılan bir takım analizler sonucu öne sürülmektedir. Türk
tarihi açısında Anadolu’da Ahîliğin yayılmaya başladığı bir dönemde Anadolu’da
bulunmuş olması hasebiyle Ahîliğin ana kaynağı konumunda olduğu söylenmiştir.
Diğer taraftan Çağatay Sultanı Tarmaşirin’e dair kendisinden daha detaylı bir
kaynak olmadığı da zikredilenler arasındadır. Delhi türk Sultanlığı ve
Afrasyablılar hakkında da orijinal bilgiler verdiği söylenmiştir. Sonuç
itibbari ile eser Memluk, İlhanlı, Delhi Türk Sultanlığı, Deşt-i Kıpçak Uzbek
Türkleri ve Anadolu Türkleri açısından kıymetli bilgiler vermesi sebebiyle Türk
Tarihi açısından önem arz eder. Bunlar eserin iyi yönleri iken eserin pek çok
noktada abartıya ve kopyalamaya gittiği de söylenenler arasındadır. Eseri batı
aleminde ilk çalışan kişi Kosegaren ve öğrencisi Apetzdir ki çalışmaları 1812
dolaylarında yayınlanmıştır. Silvestre de Sacy diğer bir önemli isimdir ki
çalışmasını Journal des Savans adlı
dergide 1820 yılında yayınlamıştır. Hicri 1290 yılı gibi erken bir tarihte
bilinmeyen bir şahıs tarafından Türkçeye çevrildiği bilinmektedir. Nurettin
Birol’un Deşt-i Kıpçklar merkezli olarak İbn Batuta Seyahatnamesini çalışmış
olduğu bilinmekle birlikte Anadolu Sosyo-Kültürel Hayatı ve Ahilik merkezli
olmakla Mehmet Şeker tarafından da çalışıldığı bilinmektedir. Son olarak 2004
yılında A. Sait Aykut tarafından Türkçeye iki ciltlik bir tercümesi
gerçekleştirilmiştir. Eserin pek çok özet nüshası olduğu bilinmektedir. Ancak
en önemli nüshası “Defremery-Sanguinetti nüshasıdır kiyapılan inceleme ve
karşılaştırma çalışmalarının çoğunda bu nüshanın kullanıldığı bilinmektedir ki
Damat Mehmet Şerif Paşa’nın tercümesi bu nüshaya dayanır. Diğer bir önemli
nüsha Mahmud Beylûnî nüshasıdır ki doğudaki çoğu kütüphanede var olduğu
söylenmiştir. Bu iki önemli nüshas hariç 30 kadar nüshası da olduğu
bilinmektedir. İstanbul’da da, İstabul Üniversitesi Kütüphanesinde bulunan bir
nüshası mevcuttur [67].
Wilhelm
von Rubruck: Hakkında neredeyse hiç malumata sahip
olunmadığı söylenen Wilhelmin eski bir Fransız köyü olan Rubruck yerlisi olduğu
bilinmekle beraber ne doğum ne de ölüm tarihi net olarak bilinmemektedir.
Dilinin Latince olduğu[68] ve
Fransız kralının elçisi olduğunun bilinmesi[69]
belki etnik kökeni açısından bir fikir uyandırmaya haizdir. İdare edecek kadar
Arapça ve Moğolca bildiği söylenen Rubruck’un 1253 ilkbaharında yolculuk
hazırlıklarını tamamlamak için İstanbul’da bulunduğu bilinmektedir[70].
Rubruck’un seyahatinin Türk Tarihi
açısından önemi onun Uygurlar üzerine ve Moğol İmparatorluğun’daki Uygur etkisi
bağlamında verdiği bilgilerden gelir. Moğol İmparatorluk merkezinde bulunduğu
dönemin Münge Kağan devri olduğu bilinmektedir. Uygur coğrafyası, inancı,
adetleri; Uygur Budizmi, Uygur yazısı ve Moğol Bürokrasisi gibi konularda
kıymetli bilgiler vermiştir. Uygurlar konusunda Johannesden daha etraflıca
bilgiler verdiği söylenmiştir[71]. Bu önemi etnolojik açıklamalarından ve çok
detaylı tasvir ve anlatımlarından, coğrafi beyanlarından, diğer
seyahatnamelerdeki yanlışlıkları düzelmiş olmasından kaynaklansa gerektir. Onun
eserinin sadece Uygurlar ve Moğolalrdan malumat aktarmadığı, Kafkasya,
Karadenizin Kuzeyindeki Kırım, Deş-i Kıpçak sahası gibi bölgelerden de önemli
malumatlar verdiği bilinmektedir[72].
Rubruck seyahatnamesi tarafımızdan
bulanabildiğine göre en erken 1900 tarihinde. W. W. Rockhill tarafından
gerçekleştirilen çalışmada Rubruck’un şahsı hakkında, rotası hakkında ve
seyahati dönemindeki İç Asya hakkında bilgiler mevcut olup eser giriş dahil
altı bölümdür[73].
Rubruck ve eseri hakkında bir diğer çalışma 1903 yılında C. R. Beazley tarafından yapılmıştır[74].
Rubruck’un seyahatnamesinin biri Londra’da, üçü Cambridge’de ve biri Leyden’de
olmak üzüere beş nüshası vardır. Londra nüshası Britsh Museum’da bulunmakta, Cambridge nüshası Corpus Cristi College Kütühanesi’nde, diğer iki Cambridge nüshası
ise yine Corpus Koleksiyonu’nda bulunmaktadır. Leyden nüshası ise Leyden University Kütüphanesi’nde
bulunmaktadır. Bunlardan en eskisi tesbit edilebildiği kadarıyla üçüncü
Cambridge nüshasıdır[75].
Tamim
İbn Bahr: Tamim İbn Bahr, Ibn Fadlan’dan önce, 821 yılında
Abbasi halifeliği tarafından Türk topraklarına gönderilen elçilik heyeti ile
Uygur başkentine gittiği bilinen bir seyyahtır. Bağdat’tan yola çıktığı ve
yaklaşık 3,500 mil yol kattetiği bilinmektedir[1].
İbn Bahrın eseri Uygurlar hakkında
önemli olduğu gibi güzergah esnasında geçtiği bölgeler için verdiği bilgiler
açısından da önemlidir. Türk çadırı, Uygur ve Türk askeri sistemi, Dokuz Oğuz
kavramı[2],
dönemin Çin-Uygur ilişkisi, Türkistan şehirleri ve coğrafyası, Kimekler,
Hazarlar hakkında bilgiler içerir[3].
Seyahatname üzerine bilinen en önemli çalışmanın V. Minorky tarafından “Tamim
İbn Bahr’s Journey to the Uyghurs” başlığıyla yapılmış olduğu bilinmektedir[4]. İbn
Bahrın eserinde Abu’l Fadl al-Vasjirdi’den istikrazlar yaomış olduğu metne
bakıldığında fark edilebilir. İbn al-Faqih, Qudama Khurdadbih gibi Arab-p alimmler
tarafından eserden faydalanıldığı ve istikrazlar yapıldığı bilinmektedir[5].
[1]
Stephan Gosch-Peter
Stearns, Premodern Travel in World
History, New York 2008, s. 113.
[2]
Istvan Zimonyi, Muslim Sources on the Magyars in the Second
Half of the 9th Century, Lieden 2016, s. 141-142.
[3]
V. Minorsky, “Tamim İbn
Bahr’s Journey to the Uyghurs”, Bulletin
of the School of Oriental and African Studies, Cambridge 1948, s. 283-285.
[4]
Gömeç, “Kaynakları”, s. 80.
[5]
Minorsky, a.g.m., s. 276.
[1]
James Legge, Record of Buddhstic Kingdoms by Chinese
Monk, Fa-Hien, Oxford 1886, s. 1.
[2]
Tansen Sen, “The Travel
Records of Chinese Pilgrims Faxian, Xuanzang, and Yijing”, Education Abouth China, XI/3, Colombia 2006, s. 25.
[3]
Fa Hisen’in döneminde
Çin’in başkenti Chang-an (Jangan) şehridir; İzgi, a.g.e., s. 335.
[4]
Kürşad Yıldırım, “Fa
Hsien’in Türkistan’da Seyahati”, Tarih
İncelemeleri Dergisi, XV/1, İzmir 2015, s. 45.
[5] İzgi, a.g.e., s. 335.
[6] Yıldırım, a.g.m., s. 46.
[7] İzgi, a.g.e., s. 335
[8] Yıldırım, a.g.m., s. 47.
[9] Yıldırım, a.g.m., s. 48, 51.
[10]
Yıldırım, a.g.m., s. 46.
[11]
Kürşad Yıldırım, Doğu Türkistan’ın Tarihi Coğrafyası,
İstanbul 2016, s. 27.
[12]
Yıldırım, a.g.m., s. 46.
[13]
Kemal Çağdaş, “Hüent-Tsang
Biografisinin Uygurca Tercümesinde Geçen Sanskrit Kelimelerin İzahı”, Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
Dergisi, XII/1-2, Ankara 1954, s. 127.
[14]
Gürhan Kırilen, “Xuan
Zang’ın Orta Asya İzlenimleri”, Ankara
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, LIII/1, Ankara 2013, s. 64.
[15]
Samuel Beal, Buddhist Records of the Western World,
C. I, Londra 1884, s. XVIII.
[16]
Kırilen, a.g.m., s. 64.
[17]
Çağdaş, a.g.m., s. 127.
[18]
Kırilen, a.g.m., s. 64-72.
[19]
Beal, a.g.e., s. XIX.
[20]
Kırilen, a.g.m., s. 64.
[21]
Gömeç, “Kaynakları”, 80.
[22]
İzgi, a.g.e., s. 337-338.
[23]
E. Bretschneider, Medival Researches from Eastern Asiatic
Sources, C. II, Londra 1910, s.
29.
[24]
Özkan İzgi, Çin Elçisi Wang Yen-Te’nin Uygur
Seyahatnamesi, Ankara 2000, s. 11-12.
[25]
Gömeç, “Kaynakları”, s. 80.
[26] İzgi, Wang Yen-te, s. 1-11.
[27] Denis Sinor, “The Kitan and The
Kara Khıtay”, History of Civilization of
Central Asia, C. IV, Fransa 1998, s. 247.
[28] Ganizhamal Kushenova, “Cengiz
Han’ın İki Valisi, Mahmut Yalvaç ve Yeh-lu Ch’u-ts’ai: Devlet İdare Anlayışı ve
Uygulamaları”, Bilig Dergisi, S. 42,
Türkistan 2007, s. 231.
[29] Sinor, a.g.m., s. 247.
[30] Kushenova, a.g.m., s. 231.
[31] Wolfram Eberhard, Çin Tarihi, Ankara 1995, s. 292.
[32] İzgi, a.g.e., s. 338.
[33] Ganizhamal Kushenova, “Ögedey
Kaan Devrinde Türkistan’da Teşkilat Yapısı”, Bilig Dergisi, S. 38, Türkistan 2006, s. 186.
[34] Sinor,”The Kitan", s. 247.
[35] İzgi, a.g.e., s. 338.
[36] Muhaddere N. Özerdim, “ “Hsi-Yü”
Olarak Çin Türkistan’ının Tarihî Sınırlanması ve Tarihî Önemi”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya
Fakültesi Dergisi, XV/1-3, Ankara 1957, s. 213.
[37] Eberhard, a.g.e., s. 292.
[38] Muhaddere N. Özerdim, “Çin
Kaynaklarına Göre Çin Türkistan’ının Şehirleri”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi,
VIII/1-2, 1950 Ankara, s. 166.
[39]
J. Daniel Wilson, “Black
Manner and White Nights: The World of Ibn Fadla”, Basılmamış Yüksek Lisans
Tezi, Mayıs 2014, James Madison University, s. 7.
[40]
T. Jonson Hraudel, “The Rus
in Arabic Sources: Cultural Contacts and Idantity”, Yayınlanmamış Doktora Tezi,
Şubat 2013, University of Bergen Ortaçağ Araştırmaları Kürsüsü, s. 93.
[41]
Ramazan Şeşen, İbn Fadlan Seyahatnamesi, İstanbul 2015,
s. VII-X.
[42]
Hraudel, a.g.t., s. 20-55.
[43]
Fadlan, a.g.e., s. VII-X.
[44]
Richard Nelson Frye, Ibn Fadlan’s Journey to Russia,
Princeton 2005.
[45]
Johan de Plano Carpini, Moğol Tarihi ve Seyahatname, çev. Ergin
Ayan, Trabzon 2012, s. 10-24.
[46]
C.
Raymond Beazley, “On A Hitherto Unexamined Manuscript of John De Plano Carpini”
The Texts And Verisons of John De Plano
Carpini and William De Rubruq, Londra 1903, s. 1.
[47]
Beazley, a.g.e., s. VII-XVII.
[48]
Ayar, a.g.e., s. 5-7.
[49]
Mahmut H. Şakiroğlu, “Marco
Polo”, Diyanet İslâm Ansiklopedisi,
C. XXVIII, İstanbul 2002, s. 41.
[50]
Ayşen Şatıroğlu, “Marco
Polo’nun Doğu İle İlgili Gözlemleri”, İstanbul
Üniversitesi Sosyoloji Dergisi, III/5, İstanbul 1999, s. 130-133.
[51]
Bkz.: Marco Polo, The Travels of Marco Polo, çev.: Manuael
Komroff, New York 1953.
[52] Şakiroğlu, a.g.m., s. 41.
[53] Şatıroğlu, a.g.m., s. 133-135.
[54] Şakiroğlu, a.g.m., s. 41.
[55] Şakiroğlu, a.g.m., s. 41.
[56] İlk eşinin Kubilay’ın solunda
oturduğundan bahsetmesi sol bilge eligliğinin
Hiung-nularda kağanın kendisinden sonra ki varisini işaret eden bir makam
olması bu kapsamda göz önüne alındığında sol tarafın teşkilat ve rütbe de daha
yukarı olduğu akılda uyanmaktadır.
[57] Şatıroğlu, a.g.m., s. 135-137.
[58] Şakiroğlu, a.g.m., s. 42.
[59] Şatıroğlu, a.g.m., s. 133-134.
[60] Marco Polo, a.g.e., s. XXIII; Şatıroğlu, a.g.m., s. 132.
[61] Marco Polo, a.g.e., s. XXIII.
[62] Marco Polo, a.g.e., s. XXVI-XXVII.
[63]
Zerrin Baydar, “Marco Polo
Seyahatnamesi ya da Dünya’nın Marco Polo Tarafından Hikaye Edilişi”, İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Dergisi,
III/8, İatanbul 2004, s. 190.
[64]
Ebû Abdullah Muhammed İbn Battuta Tancî, İbn Battuta Seyahatnamesi, çev.: A. Sait
Aykut, İstanbul 2004, s. XXI-XXIII.
[65]
Cevdet Çakmakçı, “İbn
Batuta Seyahatnamesinde Türkçe Kelimeler”, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S. 1, Ankara 2006, s. 163-164.
[66]
Ahmet Gemi, “Arap Edebiyatı
Bağlamında Seyahatname Türü Bağlamında Meşhur Arap Seyyahlar ın Gözüyle
Mardin”, Doğu Araştırmaları Dergisi,
S. 16, İstanbul 2016, s. 48-49.
[67]
Batuta, a.g.e., s. XXIV-7.
[68]
William Woodville Rockhill,
The Journey of William of Rubruck to the
Eastern Parts of The World 1253-55, Londra 1900, s. XXXV-XXXVII.
[69]
Gömeç, “Kaynakları”, s. 81.
[70]
Rockhill, a.g.e., s. XXXVI-XXXVII.
[71]
Altay Tayfun Özcan, “Moğol
Tarihine İlişkin Latince Kaynaklarda Uygurlar”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 34, Konya 2013, s. 150-154.
[72]
Ergin Ayan, “Moğol Devri
Avrupalı Seyyahlara Göre Karadenizin Kuzeyi”, Karadeniz Araştırmaları Dergisi, S. 30, Trabzon 2011, s. 44-59.
[73]
Rockhill, a.g.e., s. VIII-XVII; tarih için bkz:
Gömeç, “Kaynakları”, s. 81.
[74]
Beazley, a.g.e., s. IV-VI.
[75]
Beazley, a.g.e., s. XVIIII-XIX.
[76]
Stephan Gosch-Peter
Stearns, Premodern Travel in World
History, New York 2008, s. 113.
[77]
Istvan Zimonyi, Muslim Sources on the Magyars in the Second
Half of the 9th Century, Lieden 2016, s. 141-142.
[78]
V. Minorsky, “Tamim İbn
Bahr’s Journey to the Uyghurs”, Bulletin
of the School of Oriental and African Studies, Cambridge 1948, s. 283-285.
[79]
Gömeç, “Kaynakları”, s. 80.
[80]
Minorsky, a.g.m., s. 276.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder